"Az gidilen yol"dan giden bir modern zaman yolcusu: Meryem Ayvataş
Bir yol ayrımından, kendi ayak izlerini oluşturan bir yolculuğa, ofis hayatından ahşap oymacılığına geçişin hikayesi... WoodartbyAyvataş “Sarı bir ormanda ikiye ayrıldı yolum,
İkisinden birden gidemediğim ve Yoldaki tek yolcu olduğum için üzgün, Uzun uzun baktım görene kadar Otlar çalılar arasında kıvrıldığı yeri, o birinci yolun
Sonra öbürüne gittim, o kadar iyiydi o da,
Belki ot basmış ve aşınmamış olduğundan
Gidilmeye daha çok hakkı vardı; Oysa ordan gelip geçenler iki yolu da
Hemen hemen aynı ölçüde aşındırmıştı
Ve o sabah ikisi de uzanıyordu birbiri gibi
Hiçbir adımın karartmadığı yapraklar içinde,
Ah, başka bir güne sakladım ben yolların ilkini!
Ama bilerek her yolun yeni bir yol getirdiğini,
Merak ettim hiç geri gelecek miyim diye İç geçirerek anlatacağım bunu ben,
Nice yaşlar, nice çağlar sonra bir yerde:
Bir ormanda yol ikiye ayrıldı, ve ben –
Ben gittim daha az geçilmişinden,
Ve bütün farkı yaratan bu oldu işte.” ‘Gidilmeyen Yol’ - Robert Frost
Yaşam, en yalın haliyle, başı ve sonu belli olan bir yolculuk, bir yolda olma hali. Ama asıl mesele, o yolculukta hangi yolları seçtiğimizde… Burada esas olan, sonu nereye varırsa varsın, “kendi seçtiğin” yolda olmanın, yolcu olmanın tadını çıkarmak... Yaşam denen yolculuğun en güzel kısmı bu bence.
İşte tıpkı yukarıda okuduğunuz şiirdeki yolcu gibi, meslek hayatının bir döneminde bir yol ayrımına geldi Meryem Ayvataş da… Ve cesur bir seçim yaptı. Üzerinde fazla ayak izi olmayan, sadece kendi bastığı yerden emin olabileceği o “az gidilen yol”u tercih etti...
Siz de yeni yollar arayışında veya bir yol ayrımındaysanız (ya da çoktan yola çıktıysanız) Meryem’in “keşke”leri yok denecek kadar az, duru ve keyifli yolculuğunun hikayesini aklınızda bulundurun diyorum... Belki yolda lazım olur ;) Dilerseniz, sizi tanımakla başlayalım; Meryem Ayvataş kimdir? Merhaba… 44 yaşındayım, aslen Sivaslıyız. Ben İstanbul'da doğdum, büyüdüm. Pandemi öncesi 10 yıldır endüstri mekanik işler yapan bir firmada çalışıyordum. Ofis hayatını bırakmam çok tesadüfi olarak pandeminin başına denk geldi. Kurumsal hayat beni çok mutsuz etmeye başlamıştı.
Ciddi işlerden de çok sıkılınca, iletişim halinde olduğum firmalara “Ben işi bırakıyorum, emekliliği bekleyemiyorum, marangoz olacağım. Hoşçakalın…” yazarak mail attım. 10 yıldır hobi olarak yaptığım ahşap oymacılığını profesyonel işim yapmaya karar verdim. “WoodartbyAyvataş” nasıl doğdu?
Çocukluğumda TRT’de türküler eşliğinde oyma yapan amcaların belgesellerini hiç kaçırmazdım. Kendimi orada oyma yaparken hayal ederdim. İlkokulda öğretmenimden duyduğum Pinokyo hikayesi ile birlikte kukla yapmak benim için büyük bir hayale dönüşmüştü. Yine gençlik yıllarımda TRT’de bir program vardı. İsmini hatırlamıyorum ama programa katılıp bir arkadaşına sürpriz kukla yapıyordun. Büyük hayranlıkla izlerdim o programı, o günlerde iyice kafama takmıştım. Ve sonunda ilk kuklamı yaptığımda, ahşabın kokusunu kanıma girdiğinde, anladım ki ahşap hep hayatımda olmalıydı. Vazgeçilmez bir koku, her ahşabın dokusu çok farklı; tamamen sürpriz, ne çıkacağını bilmiyorsun. Her parçanın bir ruhu var. Üç arkadaş hali hazırda kullandığımız bir atölyemiz vardı aslında ama pandemi başında kapatmıştık. Kurumsal hayata tahammülüm kalmadığı noktada "Artık zamanı geldi!" deyip, Balkonum ve bahçem müsait olduğu için evimde bir atölye kurdum. Şu an çalışmalarıma evden devam ediyorum. Açıyorum türküleri, bazen ben de eşlik ediyorum... Oymamı yapıyorum.
Paylaşımlarınızdan gözlemleyebildiğim kadarıyla, sürdürülebilirlik ve doğanın korunması ile ilgili çok özenlisiniz, biraz bundan da bahsedebilir misiniz?
Sürdürülebilir yaşam ve doğayı korumak benim için çok önemli. İstanbul’da bir mahallede yaşıyorum. Bahçeli evlerde büyüdüm. Annem ve babam her zaman sebze, meyve ve çiçek yetiştirdiler. Tohum nasıl alınır, ekilir, büyütülür az çok bilerek yetiştim.
Hazır gıdaya her zaman karşı olduk. Sirke, yoğurt, peynir, salça, soslar, reçeller vb. evde yapılabilecek her şeyi annem ile birlikte yaparak bizler de öğrendik. Yapmaya da devam ediyoruz… 60 m 2 bahçem var. Perma kültür eğitimi aldım. Son dönemlerde aldığım en güzel eğitimlerdendi. Buna ek olarak, Bokashi kompost eğitimi de aldım. Apartman dairelerinde de yapılabilecek, mutfak atıklarımızı verimli hale getirebileceğimiz çok önemli bir uygulama bu, bir gün zorunlu hale gelmesini umuyorum. Mutfakta çöp çıkartmamaktan çok mutluyum, üstelik böylelikle toprağımı da besliyorum. Dönemsel sebzeler, aromatik bitkiler ve çiçekler yetiştiriyorum. Benden ürün alan kişilere bahçemde çoğalttığım kadife çiçeği ve fesleğen tohumları gönderiyorum. Tohumları da dağıtmış ve paylaşmış oluyorum.
Atölye çalışmalarınız var, nasıl başladı, nasıl devam ediyor ve neler üretiyorsunuz? Ahşap oymacılığı serüvenine birlikte başladığımız, yaklaşık 10 yıllık arkadaşım Birce Keser ve bana atölye dersleri için çok fazla talep gelince, birlikte atölye çalışmaları yapmaya verdik. Katılımcılarımıza, cüceler, mantar ve Kızılderili gibi farklı küçük figürler çalıştırıyoruz. Katılımcılar başta "Nasıl yapacağız, edeceğiz, bizim hiç yeteneğimiz yok..." derken, atölye sonunda bir ürün çıkardıklarında, yüzlerinde beliren o gülümseme bizi de çok mutlu ediyor. Atölye çalışmalarımıza gösterilen ilgi çok güzel; dersler çok keyifli geçiyor; yeni insanlar tanımak, onlara ahşap oymacılığını anlatmak heyecan verici. Birce'nin ayrı ayrı güzel işleri var, ben de ayrı çalışıyorum ama birlikte daha değişik çalışmalarımız da olacak. Tüm bunlara ek olarak, figürler, özel sipariş takılar ve ev dekorasyon ürünleri de çalışıyorum. “WoodartbyAyvataş” için geleceğe dair planlarınız nedir? Markamı yurt içi ve yurt dışında tanıtmak istiyorum. Kendimi geliştirmeye ve çalışmaya devam. Ahşap oymacılığı, sonu olmayan ve zor bir iş, çooook çalışmak lazım. Arkadaşım Birce ile yeniden bir atölye açma hedefimiz var. Sonrasında, doğa ile iç içe bir ev, biraz toprak ve atölye istiyorum. Şair Robert Frost'un "Gidilmeyen Yol" şiirinde bahsettiği gibi, yaşamınızda bir yol ayrımına gelip, bir karar vermiş, "az geçilmiş o yol"u seçerek bambaşka bir yolculuğa çıkmışsınız... Yolculuğunuz nasıl devam ediyor, "keşke"leriniz, "ama"larınız, "acaba"larınız var mı? Özel hayatımda ve iş hayatımda edindiğim tecrübelere bakarak kendime bir söz verdim: Mutlu olmadığın hiçbir yerde durmayacaksın. İş hayatında çok mutsuzdum ve psikolojik olarak yorgun hissediyor, işe gitmek istemiyordum. Tabii işin maddi tarafı düşündürdü, en çok zorlandığım nokta bu oldu karar verirken… Bir gelirim var, ahşap oymacılıktan ne kazanıp, ne kazanmayacağım belli değil. Ama sonra şu soruyla yola çıktım: Bir kazak mı? Beş kazak mı? Bunun üzerinden düşündüm yani… Beni ne mutlu edecek ? “Hayatımda ne olur veya olmazsa mutlu olurum?”la yola çıktım. Minimal hayatın beni daha mutlu edeceğine karar verdim. Tabii ki "keşke"lerim var: Keşke daha önce profesyonel olarak ahşap oymacılığa geçseymişim diyorum, daha önce bıraksaymışım diyorum kurumsal hayattaki işimi… Ama hiçbir şey için geç kalınmış değildir, hala sağlığım elverdiğince önümde güzel yollar olacağını ümit ediyorum. Ayrıca işi bıraktığım için bir saniye bile pişmanlık duymadım şimdiye kadar; gerçekten daha pozitif düşünüyorum, daha eğlenceli bir insan oldum, yani kendime vakit ayırabiliyorum. Bu da beni mutlu ediyor, bir yere bağlı kalmamak güzel bir duygu… Manevi olarak, ahşap oyarken, her zaman kendimi çok huzurlu hissediyor ve başka diyarlarda buluyorum. Üretmek de bana aşırı keyif veriyor zaten, yeni bir şeyler ortaya çıkarmak…
Kendi deneyimimden yola çıkarak, denemek istediğiniz her şeyi deneyin diyorum… Ben öyle yapıyorum. Sonunda başaramayabilirim hiç önemli değil ama denemeden neye yeteneğimiz olduğunu hiç bilemeyiz. Deneyerek bulabiliyoruz yeteneklerimizi... Herkesin illa ki bir şeye yeteneği vardır ve bence herkes bir hobi edinmeli. Yazı yazabilirsiniz, resim yapabilirsiniz, müzikle uğraşabilirsiniz. Bir şeylerle uğraşmak, bir hobi edinmek gerçekten güzel… İnsanın yolunun nereye evrileceği hiç belli olmuyor, bir gün bir yerlerde lazım olur edindiğimiz hobiler diye düşünüyorum. O yüzden denemekten asla vazgeçmeyin… Ürettiklerinize ve atölye çalışmalarınıza bakarak, sizi uzun süredir takip eden herkes gibi, bu yolcuğun sizin için çok verimli ve ödüllendirici olacağına tüm kalbimle inanıyor ve teşekkürlerimi sunuyorum.